Thursday, January 5, 2012

WARSZAWA

Varşova ya da Polonya dilinde ya da "Polska" Warszawa. Warszawa yazmak daha doğru gibi geliyor (türkçe okunuşu Varşıava gibi) Varşova'dan bahsetmeden önce neden Varşova? sorusunu açıklamak gerekir sanırım. Aslında Varşova'yı ziyaret etme fikri bir yıl önceki arkitera seyahat bursu başvurusundan beridir kafamda yer etmekteydi. Hatta öncesinde de Erasmus için yurtdışında bulunduğum sürede Varşova'yı içeren pek çok gezi planı yapmış sonra farklı rotaları tercih etmek durumunda kalmıştım. Kısmet bu yazsonunaymış! Evet farkındayım kış sonuna neredeyse geldik yazıyı yazmak konusunda geciktim çünkü ben iyi bir blogger sayılmam. Ancak ermonom'da mutlaka yer alması gereken postlardan biri olduğunu düşündüğüm için geç de olsa Warszawa adlı bu postu yazıyorum.

Öncelikle belirtmek gerekirse gezi aslında tamamen Varşova'yı kapsayan bir gezi değildi. öncesinde istanbul'dan uygun fiyatlı bir pegasus biletiyle Danimarka'nın başkenti Kopenhag'a gittik. Kopenhag oldukça karzimatik bir iskandinav başkenti "New Architecture" konusunda dünyanın en zengin kentlerinden biri. Özellikle de kentin biraz dışında kalan bisikletle gidip ziyaret ettiğimiz ve bizim gibi "new architecture" meraklısı genç mimar ve mimarlık öğrencilerinin ziyaret ettiği Orestad yerleşimi gerçekten fantastikti. Genç mimarların hayranlıkla yenilikçi yapılarını takip ettiği BIG ofisinin de çok sayıda yapısı bu yerleşkede adeta 1/1 ölçekte harızlanmış bir yeni mimarlık sergisi gibi sunulmuş durumda.

Kopenhag Orestad yerleşkesinde BIG ofisinin tasarladığı konut yapılarından biri.

Kopenhag ile ilgili bahsedilecek daha pek çok şey var tabi orada geçirdiğimiz 3 gün oldukça keyifli ve farklı geçti. ancak bunlara çok girmeden Varşova'ya bir adım daha yaklaşmak istiyorum. Evet! Varşova'ya bir adım daha var o da uçağımızın kalkacağı İsveç'te kalan Malmö kenti. Kopenhag'dan yaklaşık 30 dk'lık yapacağınız bir otobüs yolculuğu sonrasında Danimarka ve İsveç arasında kalan baltık denizinin üzerinden geçen ve iki ülkeyi birbirine bağlayan Oresund Köprüsünü geçerek ulaştığınız bu kent de küçük ama şirin bir kent. İsveç'in en güney bölgesinde kalan bu kent son yıllarda globalleşen dünyada kendine bir yer edinmek konusunda oldukça kararlı gibi gözüktü gözüme. Nitekim kentin her yeri şantiyeler ve en yeni tarzda üretilmiş projelerle doluydu. Adeta Simcity'de oynanarak yapılır gibi yolları ve altyapısı hazırlanmış boş büyük arsalarda yeni projelerin yapımına başlanmıştı. Yıllar sonra bu kent büyük bir metropol olursa şaşmayın tesadüfi bir şekilde yarım günümüzü de bu gezide Malmö'ye ayırdığımız için memnun kaldık. Aklımızda da en çok İspanyol Mimar Calatrava'nın tasarımı olan ve artık kentin simgesi olma rolünü üstlenmiş Turning Torso yani "dönen kule" kaldı.   Bu arada Turning Torso sandığımızın aksine bir ofis gökdeleni değil bir konut gökdeleniymiş ve Moskova'daki zafer sarayından sonra Avrupa'nın en yüksek 2. konut yapısı olma özelliğini taşıyormuş belirtelim.

Turning Torso (rüzgarın çıkardığı uğultu bu fotoğrafa baktıkça kulaklarımda çınlıyor)
Turning torso Kulesinin dibinden uç noktasına kadar çekip panaromik olarak birleştirğim fotoğraflar

Gelelim Varşova yolculuğuna Wizz air'den aldığımız Avrupanın en "hesaplı" biletleriyle Malmö'deki sturup havaalanından gündüz saatlerinde havalandık. Hava oldukça rüzgarlıydı. uçmadan önce Kopenhag'dan aldığımız Carlsberglerimizi içmemiz iyi oldu sanırım. Varşova'ya düşündüğümden daha kısa sürede inmemizi sağladı :)
sturup havaalanında.




Ve sonunda Varşovada'yız. Varşova Doğu berlin, Bratislava ve Prag'ın ardından ziyaret ettiğim 4. doğu bloku başkenti. Prag'ın tarihi havası Doğu Berlin'in soğuk konut blokları kadar Bratislava'nın da şirinliğini içeriyor. Aslında Varşova'yı çok daha Komünist Rejimin etkisi altında kalmış Sovyet imajını taşıyan bir kent olarak hayal etmiştim. Gördüğüm ise daha çok bir orta Avrupa başkenti imajıydı. hareketli caddeler, renkli reklam panoları gecenin ışıltısı bizi Varşova'da karşıladı. Derken sovyet dönemin kente bıraktığı en önemli anıt ile karşılaşıverdik. Varşova kültür sarayı.

varşova kültür sarayı
Dönemin Sovyet Lideri Stalin tarafından yaptırılmış olan bu yapı Varşova'nın en yüksek binası. Moskova'daki Sovyet döneminde yapılmış sarayların bir benzeri. Oldukça süslü gösterişli ve tamamen kente rejimin damgasını vurmak üzere inşa edilmiş gibi. Kenti gezmeye başladığımız zaman ise 2. dünya savaşında yaşanan nazi almanyasının işgalinin travması bugün dahi sürüyor denilebilir. Kentin pek çok yerinde işgali hatırlatan anıtlar heykeller kalıntılar duvar yazıları, grafitiler yer alıyor. 

2. dünya savaşını hatırlatan anıtlardan biri

Kentin tarihi merkezi 2. dünya savaşındaki bombardımanlarda neredeyse tamamen yıkılmış ancak daha sonra kent halkı ve yöneticiler tarafından eskiye birebir uygun olacak şekilde yeniden inşa edilmiş. Tüm bunlar göze alındığında aslında kent merkezine 2.dünya savaşı öncesinden beri "yeni" pek bir şey inşa edilmemiş.  ancak kent merkezinden uzaklaştığınız zaman sovyet döneminin soğuk ve gizemli etkisini yakalamanız zor değil.

tarihi kent merkezi

Tarihi merkez dışında hemen her yer 2. dünya savaşı sonrası egemen olan sovyet rejim sürecinde inşa edildiği için dönemin sovyetler birliği mimari tarzını her yerde görmek mümkün. Ancak bu düşündüğümüz gibi konstrüktivist etkiye falan sahip değil. tamamen gösteriş meraklısı bir hale bürünen sovyet yapıları bunlar. bir o kadar soğuk ve durağan. ne yalan söyleyeyim karizmatik bir etkisi olduğunu düşünürdüm bu yapıların ki öyleler de... ancak sürekli aynı dil ve karakterle yapılaşmış bir şehrin içinde kilometrelerce yürüdüğünüzde insan ölçeğinden tamamen sapmış geniş caddeler ve etraflarındaki yapılar size bir şeylerin dikte edildiğini hissettirmiyor değil. Ancak bu deneyimi yaşamak güzel tabiki.


Varşova'daki kent imajını keşfetmek için yapılması gereken en önemli şey tabiki kültür sarayının tepesinden kente bir bakış atmaktı. Biz de aynen öyle yaptık. Kültür sarayının hemen arkasında bugün varşovanın yeni yüzünü yansıtan günümüz mimari değerleriyle inşa edilmiş ve edilmekte olan yapılar gözümüze çarpıyor. Kültür sarayı bu yüksek yapılar için bir sınır çizgisi niteliğini taşıyor olmalı nitekim tarihi kent merkezi ile arasında inşa edilmekte olan herhangi başka yüksek yapı bulunmamakta. aynı zamanda yükseklik sınırlamasını da içinde bulunduğumuz bu yüksek yapı getiriyor olmalı diye düşündük. Binanın en üst katından kente baktığımızda ise görünen; uçsuz bucaksız bir düzlük üzerinde yükselmiş bir sovyet kenti. kent merkezinden daha uzaklara bakındığımızda sovyet döneminin tipik rasyonalist sovyet konutlarının oldukça yaygın olduğunu farkediyoruz. ancak kent içindeki yaygın yeşil alanlar ve tek tük ayakta kalmış veya aslına uygun yeniden yapılmış tarihi yapılar kentin imajını tamamen bir soğuk doğu bloku kenti olmaktan korumuş denilebilir. sık tekrarlı cepheler rasyonalite birbirinin peşi sıra düzenli yerleştirilmiş dikdörtgenler prizması yapılar hepsi doğu avrupadaki mimarinin batıdakinden farklı olduğunu kanıtlar nitelikte.  Kültür sarayının tepesinden çekip hazırladığım panaromik görüntülere baktığınızda bunu daha iyi anlayacaksınız.









Kent içinde ise tatlı ayrıntılara sıklıkla rastlamak mümkün. bina cephelerinde yapılmış duvar resimleri ise bir hayli ilginç aşağıda bunlardan yalnızca birini paylaştım. Varşova'da yaşamış önemli kimselerin resmedildiği bir duvar resmi. Mavi antika araç ise kent içinde karşınıza çıkan tatlı antika sürprizlerden bir diğeri.



Son olarak kültür sarayının üzerinde çektiğim fotoğraflardan oluşturduğum 360 derecelik panaromik Varşova görüntüsünü paylaşmak istedim. benim için oldukça etkili bir kent deneyimi oldu. Varşovayı görmeyi hissetmeyi yaşanan değişimlerin ortaya koyduğu farklılıkları ve bunların bıraktığı kentsel izleri herkesin deneyimlemesini de şiddetle tavsiye ederim.